Hiç Bir Şeyi Umursamama Sanatı ve Felsefesi : Stoacılık
Hiç Bir Şeyi Umursamama Sanatı ve Felsefesi : Stoacılık
Bu dünyaya aç olarak, aciz ve zihnimiz bulanık olarak doğduk. Hayatımızı sürdürürken bu hisleri, etrafımızdaki dünyanın şartlarını kontrol etmeye çalışarak bertaraf etmeyi deneriz. Bir şeyleri başarmak ve edinmek için çabalarız daha üst bir mertebe edinmek, varlık ya da şöhret elde etmek, güç kazanmak vs., Gelecekte kendimizi boşluktan, aciziyetten ve zihin bulanıklığından kurtarmak ve kendimiz dışarısında nihai bir mutluluk ve güvenlilik bulmak için inatçı bir iyimserlikle yaşarız. Geleceğin bu iyimser tasavvuru, kulağa mantıklı gelebilir, fakat belki de bizi sorunlarımızda sıkıştıran şey budur. Kendimiz dışındaki nihai kontrol ve mutluluk için duyduğumuz, görünürde bastırılamaz açlığımızı daha iyi anlamak ve onunla daha iyi baş edelim diye antik bir felsefeye bakacağız.
Stoacılık
Stoacılık Antik Grekya'da başlamış ve sonradan Roma'da yaygınlaştırılmış bir felsefedir. Stoacılık, binlerce yıl boyunca tarihe yiğitçe yenik düşmemesi bakımından, bilhassa emsalsiz bir felsefedir. Açıkça, stoacı felsefenin bilgeliğindeki öğretileri, bugün bile eskisi kadar güncelliğini korumaktadır. Yakın tarihte stoacılık büyük bir ilgi çekti. Yakın tarihteki liderler tarafından kullanıldı ve teşvik edildi- George Washington, Thomas Jefferson ve Nelson Mandela gibi hakkında güncel popüler yazarlar yazdı. Tim Ferris, Robert Greene ve Ryan Holiday gibi ve internette gayet geniş bir topluluk buldu. Stoacılığın dayanıklı rağbetinin iyi bir sebebi var.
Stoacılığın prensipleri; dinginlik,,mevcudiyet ve dirençlilik bulmamıza yardım edebilir. Artan bir biçimde aleni kaos, anksiyete ve daha fazlası için doyumsuz arzuyla dolu bir dünyada, Stoacılıkta bizler, hakkındaki şahsi fikrimizi umursamayan bir gerçeklikte yaşarız. Bizler ne ondan nazikçe kaosu, ızdırabı, meşakkati ve belirsizliği kaldırmasını rica edebiliriz, ne de kuvvetle kendimiz öyle yapmasına zorlayabiliriz. Ancak Stoacılık, bizlerin dünyanın çaresiz kurbanları olacağımızı savunmaz. Bunun yerine hayatın iki etki alanı olduğunu beyan eder.
haricimiz, zihnimiz dışındaki şeyler ki bu kısmı kontrol edemeyiz ve dahilimiz, harici kısmımıza getirdiğimiz açıklamalarımız ve tepkilerimiz ki bu kısmı kontrol edebiliriz.
Bizim dışımızdaki ya da gelecekteki şeyler bizleri nihai mutluluk formuyla donatacağı inancında ısrarcı olursak bizlerin veya kontrol edebileceğimizin bir parçası olmayan şeylere bağımlı hale geliriz ve böylece sürgit memnuniyetsiz ve mutsuz kalırız. Tercih edilebilir ve ilgi çekici varsaydığımız şeyleri, kovalayabiliriz ve kovalamalıyız, pasif bir hayat yaşamamalıyız. Fakat kovalamamızda odağımızın dahili kısımda kaldığından ve zevk duygumuzu kovalamamızda nasıl düşündüğümüz ve nasıl eyleme geçtiğimiz üzerinden türetmeye çalıştığımızdan emin olmalıyız. Ne tür bir işe girişirsek girişelim işten sonra ne gelirse onun, işin içerisindeki odaklanma ve mevcudiyet deneyiminden, daha iyi bir şeyler sunacağını farz edersek eğer o işi müsrifçe yaparız. Tabiat gereği refah, şöhret ve güç uğruna çalışmak ve başarmak yanlış değil ama bir stoacının zihninde bu şeyler gerçekleşirse, yalnızca haz almak içindir. Kişinin mutluluğu için kaynak olmamalıdır. Çünkü eğer kişi mutluluğu için bunlara bağımlıysa mutluluğu ve iç rahatlığı tutarsız olmaya, tutulmaya veya hiç ulaşılmamış olmaya elverişlidir. Stoacılığa göre tamamıyla başarılı bir insan genellikle rahatlık için arzuladığı veya bağlı olduğu şeylerin noksanlığında hiç sorun yaşamaz keza hiçbir zenginlik, madeni bolluk, şöhret ya da güç mutlu bir hayat için bir değere sahip değildir. Eğer onlara sahip olan kişi, tam olarak onlarsız yaşamayı öğrenmemişse Roma imparatoru ve stoacı felsefeci Marcus Aurelius çağının en güçlü insanıydı. İsteyebileceği her şeye erişimi vardı yine de şöyle yazar:,"Var olmayı idrak etmiş biri için,dünyevi neredeyse hiçbir şey gerekmez.",Dünyaya erişimle, Marcus Aurelius kendisinin dışındaki,şeylere karşı sıfır düşkünlükle yaşamıştır.
Bu erdemi oluşturmak için stoalıcıktaki yaygın bir alıştırma, ara sıra ihtiyaçları olduğunu düşündükleri şeyler olmadan ne kadar güçlü olduklarını kendilerine kanıtlamak için, kişinin kendisini muvakkaten, rahatlık için bağlı olduğu şeylerden uzaklaştırmaktır.,Klasik literatür eserlerinden "Ahlak Mektupları" başlıklı kitapta Romalı devlet adamı ve tanınmış stoacı felsefecilerden birisi olan Seneca şöyler yazar:,"Onlarsız yaşamaya başlamadan, çoğu şeyin ne kadar gereksiz olduğunu anlamakta başarısız oluruz.,Onları zaruriyetten değil,,sahip olduğumuz için kullanıyoruz."
Hayatta değerli bir tecrübe bulma yetersizliğimize sebep olan şey, en başta değerli tecrübeler için gereken şeyin, bizim dışımızda ya da gelecekte olan bir şeyler olduğuna dair daimi beklentimiz değildir.,"Ahlak Mektupları"nda Seneca, kişinin zamanını nasıl düzgün geçireceğini ve anlamlı tecrübeler çıkacağını anlatır. Zamana ithafen Seneca şöyle yazar: "İyisi mi sen de malını kötü gün için sakla, hem de zamanında başla bu işe.,Çünkü, atalarımızın dediği gibi,,'Dibi göründü mü küpün, neye yarar tutum?',Dipte kalan da hem çok azdır hem de en kötüsüdür. ",
Çünkü eğer tam şu an, içerisinden hayatı gördüğümüz lensi odaklamazsak bu andan ilerisinde gördüğümüz her şey odağın dışında kalacaktır. Stoacı için, etrafımızda olan şeylere rağmen, mutluluk bulma niteliği karakterden ve bakış açısından gelişir. Hiçbir şeyin doğuştan iyi ya da kötü olamayacağını yalnızca bir şeylere karşı getirdiğimiz yargı ve açıklamalarımızın iyi ya da kötü olduğunu anlamalıyız.
"Bilge adam," der Seneca, " ne zenginlikle yücelir, ne de güçlükle üzülür. Çünkü ağırlıklı olarak kendisine bel bağlamaya ve tüm hazzı kendinden çıkarmaya daima çabalar.",Bir başka deyişle perspektifimizi mutlulukta kalma niteliğimize ve hayatın iniş çıkışlarını gözetmeksizin merak etmemize hizmet edecek bir perspektif oluşturmaya çalışmalıyız. Stoacılık bizlerin, doğa bedeninin küçük bir parçası olduğumuzu ve bize olan her şeyin irademiz ışında gerçekleşenlerle bağıntılı ve gerekli olduğunu der. Bu yüzden, bize olan her şeye karşı bir kabulleniş ve kayıtsızlık için çabalamalı ve karşılığında ilgimizi, bize olan şeylere verdiğimiz reaksiyonları kontrol etmeye odaklamalıyız.,Kişisel dürüstlük, tevazzu ve iyi erdemlerle hareket edip yaşamak için elimizden geleni yapmalı. Aynı zamanda dünyanın karşılık olarak ne verirse hoş karşılamalıyız, iyi ya da kötü ne olursa. Bununla, dünyanın kaosundan kendimizi hür kılabilir ve içerimizde bir tür mutluluk ve mevcudiyet bulabiliriz.
Stoacılığın uygulanışı hiçbir yönüyle kolay değil ve açıkça tamamıyla stoacı bir ömür sürmek imkansız. Muhtemelen arzu duymayan ya da çevrelerindeki dünyaya negatif tepki vermeyen hiçbir insan yoktur. Yine de stoacılık, hedeflemek için bizlere bilgeliği uğruna gayret etmemiz için mutluluğu ve dinginliği hediye ediyor. Görünürde en kara zamandayken, kaos ve anksiyetenin tv'lerde şahlandığı kültürün belirli yaşam tarzlarını ve başarımlarını dayatmasının, bizi 7/24 boğduğu, kendimizi başkalarıyla kıyaslamamız ve onların onaylamaları için büyük çaba harcadığımız şu zamanda mutluluk ve huzur hissiyatımız artarak hassaslaşıyor ve belki de stoacılıktır yolu onlara tutunmayı denememizin. Doğumdan başlayarak, depara kalkmasak da, görünür halde her andan hızla çıkarak koşuyoruz hayatın kendisinden memnuniyetsizce ve eğer biraz daha fazlasını ya da farklısını elde edersek, hayatın nasıl olabileceğine dair sürekli geleceğe bakarak Kültürlerimiz bu ideayı takviye ederek bizleri boğuyor. Mutlu olmak için mükemmel etkilenmeyen hayatlar elde etmeli, satın almalı, sahip olmalı ve yaşamalı diyerek. Ancak bu delüzyon bizleri anksiyeteyle kudurtuyor. O zaman da kültür tarafından bizlere, iyileşmemizin, birkaç şey daha başarırsak, biraz daha para kazanırsak, biraz daha tanınırsak ve birkaç şey daha satın alırsak mümkün diyor. Böylece sonsuz bir doyumsuz açlık döngüsü yaratıyor. Buna batarsak eğer, hayatımızı teslim ederiz. Kendimizi bırakırız "Önümüzdeki sürüyü koyun gibi takip etmemeli yani kendimizin takip etmesi gereken yolu değil, herkesin gittiği yolu izlememeliyiz." diye yazar Seneca.,
Stoacı görüş, hayatta kendimizi kovalarken bulduğumuz şeylerin yeterli bir mesafeden önemsiz ve anlamsız olduğunu gösterir. Ne bize olacaklar, insanların bizi görüşleri ve bize davranışları, ne de eylemlerimiz sonucunda olacaklar üzerinde -varsa tabi- fazla kontrolümüz yoktur.,Ve büyük resimde, bunların hiçbirinin o kadar önemi yoktur. Ve bu yüzden mutluluğumuzu sahip olduklarımıza veya başardıklarımıza başkalarının nasıl bizi gördüğüne hayatın daha büyük bir resmine göre değil. Nasıl düşündüğümüze ve kendimizi nasıl gördüğümüze göre tanımlamalı ve kendi hayatımızı erdemli ve faydalı addettiğimz şeylerle yaşamalıyız. Stoacılık bize gösterir ki, eğer istersek kayıtsız gerçekliğimizin şartlarını sakince kabul edebilir ve karşılığında kendi farklı tutumumuzla ona üstün gelebiliriz.
Hiç yorum yok: